Hümanizm

 Bu yazıyı yazmama vesile olan mevzu bitirdiğim bir kitaptan kaynaklanıyor. Bu kavramı internete yazdığınız taktirde sonsuz sayıda veriye ulaşmanız mümkün. Ben yine de kendi yorumumla bir şeyler çıkarmaya çalışacağım. Tıpkı önceki yazılarımda yapmaya çalıştığım gibi…

Bu kavram bildiğimiz kadarıyla en eski zamanlarda ilk kez Antik Yunan döneminde görülmüş. Bazı kaynaklarda Konfüçyüs ve Buda dönemlerinde bile görüldüğü söylenmekte. Bu terimin daha çok felsefik bir kavram olduğu ve batı felsefesiyle harmanladığı bilinir. Sözcük kökenini umanista’ dan alır. Bu bilgileri ilk başta bahsettiğim gibi internette kolayca bulabilmeniz mümkün, ben sadece kendi çapımda bir giriş yapmak adına bahsetmek istedim.

Okuduğum kitap Zülfü Livaneli’nin kaleminden “Serenad” idi. Oldukça popüler olan bu kitabı ancak okuyabilme fırsatına erdim. Bu kitapta oldukça hümanizm üstünde durulduğunu düşünüyorum. Günümüzde bu felsefe düşünce öğretisini ne kadar da ihlal ettiğimizin zerre farkında olmadığımızı düşünüyorum. En basit örneği 21.yüzyıl dünyasında hâlâ ırkçılık gibi nefret söylemlerini yaşıyor oluşumuz olsa gerek… Neden insanları milletlerine göre yargılıyor, onlara işkence ediyor (bknz:Yahudi oldukları için inanılmaz zulme uğrayan insanlar, Amerika’daki siyahilere gösterilen ırkçı tavırlar…) ve hayatlarını ellerinden teker teker alıyoruz/lar? Bunu politika gibi sebeplere bağlamamız herhalde hiçte zor olmayacaktır. Devletlerin kendi çıkarları için- insanların kim olduklarına bakmaksızın- aldıkları kararlar bize bunu işaret ediyor. Ne kadar da kendimizi paralasak herhalde bunun değişmesi biraz zaman alacak ya da belki böyle devam edecek. İnsanı insan olduğu için saygı duymayı ve sevmeyi ne zaman öğreneceğiz? Bu konuya tam uyacak türden kitaptan bir alıntı paylaşmak istiyorum:

-Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun.

-Peki sen ne görüyorsun?

-İnsan sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan.

Ne kadar da açık değil mi sizce de? Sahi ne zaman insanlara şöyle bir baktığımızda tıpkı Maya’nın dediği gibi düşüneceğiz? Kitabın başka bir bölümünde iktidara geçen iyi insanların bile kötü insanlara dönüşeceklerinden bahsi geçen kısım vardı. Bu durumda insan iyi ya da kötü olsun gerçekten yine aynı eylemleri mi sergileyecekler dedim kendi kendime satırları okurken… Böyle olursa bu yaşadıklarımız ardı kesilmeyen döngüye girecek ve biz sadece satırlarda kendimizi ifade etmeye çalışacağız. Bu gibi sıkıntılı durumların çözümünü hep nedense eğitimle çözülebileceğini düşünüyorum. Halbuki yine de bir şekilde başarılı olmuş insanların başa geçtiğini görüyoruz. Öyleyse alınan eğitimi mi sorgulamamız gerekiyor?

Yorumlar

Popüler Yayınlar